Haberler

10.04.2021

Aile İçi Etkili İletişim Kurmanın Yolları

Korona virüs sebebiyle evlerde olduğumuz ve aile bireyleriyle daha fazla zaman geçirdiğimiz bu süreçte ebeveyn ve çocuk ilişkisinde sağlıklı bir diyalog içerisinde olabilmek çocuğun olumlu bir benlik geliştirmesinde büyük önem taşıyor.

Aile İçi Etkili İletişim Kurmanın Yolları

Dr. Natuk Birkan İlkokulu ve Ortaokulu Psikolojik ve Danışmanlık Rehberlik Bölümümüz, ebeveyn ve çocuk ilişkisinde sağlıklı bir diyalog içerisinde olabilmek, aile içinde çocuklar ile sağlıklı ve etkili iletişim kurmanın yollarına ilişkin önerilerde bulundu.

İletişim, yaşamın başladığı ilk andan itibaren bireyin var olma, anlama-anlaşılma ihtiyaç ve çabalarının temel aracıdır. İletişim, bireyin iç dünyası ile dış dünyasında iki düzeyde ele alınabilir; mesaj dil ve davranış yoluyla, direkt ve dolaylı olarak ifade edilebilir. En sade haliyle iletişim, anlamak ve anlaşılmaktır.

Ne Söylediğimiz Değil Nasıl Söylediğimiz Önemli!

Bireyin iç dünyasında kendisi ile olan iletişiminde saygı, şefkat ve anlayış sunabilmesi; dünya ile ilişkisini de biçimlendirmektedir. Sadece söyledikleri ve yaptıklarıyla değil, söylemedikleri ve yapmadıklarıyla da insan iletişim sürecini etkilemektedir. İletişim becerilerine bakıldığına % 55’ini beden dilinin , % 38’ini ses tonunun, %7’isini ise kelimelerin oluşturduğunu görüyoruz. Yani bir şeyi söylemekten ziyade nasıl söylediğimizin önemi oldukça fazladır.

Açık, yargılamayan, kabul edici bir tutumla iletişim kurmak birine verebileceğiniz en güzel hediyedir. Sadece sizi anlamak, dinlemek niyetiyle tüm dikkatiyle sizin için orada olan birini düşündüğünüzde güven ve huzur bulursunuz. Sesinizin, hareketlerinizin, sözcüklerinizin değer gördüğünü; varlığınızın önemsendiğini ve özenle kabul edildiğinizi deneyimlersiniz. Bu durumu hayal etmek dahi duyulma ihtiyacınızın giderildiğini hissettirebilir.

“Çocukların En Temel İhtiyacı Anlaşılmak, Özenle Dinlenmektir.”

Günlük hayatınızda kurduğunuz iletişimde rutin tepkiniz böyle olmayabilir. İletişim halindeyken alışılan otomatik süreçlerin içinde bulabilirsiniz kendinizi.

Birkaç örnek verelim;

-Onu dinlerken vereceğim cevabı planlıyorum.

-Zihnim geçmiş yaşantılarımla ya da gelecek planlarımla dolu, onu dinleyemiyorum.

-Karşımdakinin anlattıkları bana kendi anılarımı hatırlattı, ona bunu anlatmayı planlıyorum.

-Dinlemek yerine; haklı olma ve çözüm bulma gayretindeyim.

Zihninizdeki düşüncelerle, cevaplarınızla uğraşırken aslında karşınızdakini dinlemekten uzaklaşabilirsiniz ‘Senin için buradayım’ demeyi, ‘onu gerçekten duymayı’ es geçebilirsiniz. Oysa insanların, özellikle de çocukların en temel ihtiyacı kapsanmak, anlaşılmak, özenle dinlenmektir.

Çocuğun onu duymaya gayret eden, zihninde çocuğuna yer açan anne babalara ihtiyacı vardır. Bir çocuğa verilebilecek en güzel hediye onun için ‘orada’ olmaktır. Fiziksel olarak orada bulunmak sağlıklı bir iletişim için yeterli değildir. Zihnin de orada olması, mümkün olan özveriyle çocuk ile temas kurması gerekir.

Çocuklarla Göz Teması, Göz Hizasında Olmak Neden Önemlidir?

Çocuğun söylediklerini ve söylemediklerini duyabilmek çocukla iletişim kurabilmek için gereklidir. İletişim her zaman sözel yolla kurulmayabilir, beden dili, ses tonu, postür de birer iletişim aracıdır. Bu iletişim araçları bazen iki kişi arasına köprüler kurabildiği gibi, bazen de aşılması güç duvarlar inşa edebilir. Bunun yanında çocuklar farklı yollarla ifade ettikleri içsel yaşantılarının da anlaşılmasını bekler. Onları duymaya, dinlemeye, kapsamaya hazır olan ebeveynler isterler.

Çocuk ile iletişimde ilk adım onunla göz teması kurmak olmalıdır. Onun göz hizasına gelerek ona bakmak bedeninizle onun size sunduğu ihtiyaçların, bilgilerin, merakın kapsanabileceği bilgisini çocuğa sunmanızın ilk adımıdır. Çocuğun fiziksel özelliklerinin göz önünde bulundurulduğunu ve onun gereksinimlerinin önemsendiğini ifade eder.

‘Uzak ve Hiyerarşik’ Bir İletişimden Ziyade ‘Kabul Edici ve Yakın’ Bir İletişim Dili Kullanın 

Dinlerken ‘uzak ve hiyerarşik’ bir iletişimden ziyade ‘kabul edici ve yakın’ bir teması mümkün kılar.

Ses tonu çocukların oldukça duyarlı oldukları bir aktarım aracıdır. Sakin, yumuşak, yer yer sınır koyan ebeveynin anlatmak istediğini ses tonu net bir şekilde ifade edebilir. Ağlayan bir bebeğin en büyük ihtiyacı nazik ve yumuşak bir ses tonuyla karşılanmak, kucaklanmak ve sakinleştirilmek değil midir?

Yetişkin ya da çocuklar için de yumuşak bir ses tonuyla sakinleştirilmeye ihtiyaç vardır. Özellikle çocuğun ağladığı, öfkelendiği anlarda birincil ihtiyacı hatasının farkına varmak, ders almak, düzeltmek değil anlaşılmak ve sakinleştirilmektir. Ancak sakinleştikten sonra çocuk önerileri, nasihatleri, uyarıları duyabilecek konuma gelir.

Çocuklar İhtiyaçlarını Her Zaman Açık Bir Şekilde İfade Edemeyebilirler.

Beden bir başka iletişim aracıdır. Sarılma, şefkatli bir elle destek sunma, sırtını sıvazlama beden yoluyla dil ile anlatılandan daha fazlasını sunar çocuğa. Sözlerin yetmediği mesajları taşıyabilir. Öfkeli, reddeden, göz teması kurmayan ve mesafeli bir beden ifadesi içinde olmak; ne söylenirse söylensin çocuk için kabul edici olmaktan, sağlam ve güvenli bir zemin sunmaktan çok uzak olacaktır. Tıpkı bir bebeğin ihtiyacını sözelleştirememesi ve anlaşılmayı beklemesi gibi, çocuklar da ihtiyaçlarını her zaman açık bir şekilde ifade edemeyebilirler. İletişim kurarken ‘onun için orada olmaya’, sorun çözmeden önce ihtiyacının ne olduğunu anlamaya niyet edebilirsiniz. Güvende olmak, biricikliğini hissetmek, değerli ve yeterli olduğunun onaylanması, asıl söylemek istediklerinin duyulması halinde çocuk, elinden tutan, güçlü ve kapsayıcı bir yetişkin görür yanında.

Çocuklar Bazen Sınırları Zorlayabilir.

Çocuklar bilgece kararlar almakta, mantıklı düşünmekte, ileri görüşlü olmakta zorlanabilirler. Onların beden dili, ses tonu, sözel ifade alanlarında uygunsuz davranışlar benimsemesi, bazen sınırları denemesi de oldukça olağandır. Neyi söyleyebileceğini, nasıl davranabileceğini, nesil farkını, deneyim yoluyla öğrenmesi gerekir. İletişimde uygunsuz ve istenmeyen davranışlar görüldüğünde bunu anlamak ve sakince uygun geri bildirimi sunmak, gerekli sınırı koymak tercih edilmelidir. Sebepler anlaşıldıktan sonra tercih edilen davranışı ifade ederek bunu seçebileceği konusunda cesaretlendirmek gerekir.

Çocuklarla Ebeveynler Arasında Çatışmalar Neden Yaşanır?

Anlatmak istediklerinizin karşı tarafın kişiliğine yönelik mi yoksa olaya/duruma yönelik bir aktarım mı olduğu da iletişim becerileri açısından önemli bir fark oluşturabilmektedir. Kişiliğe yönelik aktarımlar iletişim engeline takılabilmekte iken olaylara yönelik aktarımlar daha güçlü iletişim kurmayı kolaylaştırabilmektedir. Odası dağınık olan bir çocuğa “sen dağınık birisinin, toplu olmayı beceremiyorsun” gibi bir yaklaşım benimsemek kişiliğine yönelik bir eleştiri içerdiğinden çatışmalar yaşamanıza neden olabilir.

Emir Cümleleri Çocuğun Anlaşılmadığını Düşünmesine Sebep Olabilir

‘Ödevini bitir/yemeğini ye’ gibi emir cümleleri, ‘büyüklerin dediği doğrudur’ gibi aktarımlar; ‘sözümü dinlemezsen istediğini yapmam’ gibi koşullu yaklaşımlar iletişimi zorlaştırmakta çocuğun anlaşılmadığını düşünmesine neden  olabilmektedir. ‘Bebek gibi ağlama’, ‘sen abi/ablasın sana yakışıyor mu?’ gibi tutumlar çocuğa yaşadığı duygunun kabul edilmediğini hissettirebilmekte ve çocuğun kendisini açmasını zorlaştırmaktadır. Elbette anne babaların da çocuktan gelen mesajları alabilmeleri ve uygun yanıtlar sunabilmeleri için bazı ihtiyaçları vardır. Rahat, duygusal olarak stabil, soğukkanlı ve güven veren bir tutum benimsemek her zaman kolay olmaz. Sağlıklı bir iletişim için ebeveynlerin önce kendi duygusal ihtiyaçlarının farkında olmaları, bunları yönetebilmeleri gerekir ki yaşamsal sorumluluklarla, bakım vermenin yorgunluğuyla, günlük hayat stresiyle baş etmeye çalışırken, iletişim zorlukları yaşanmasın.

Bunun için öz bakım, kendine karşı nezaket, ihtiyaçlarını görmek ve önceliklendirmek önemlidir.

Çocuğunuza Kulak Verin!

Unutulmamalı ki, çocuğun öncelikli ihtiyacı güven veren, kapsayan, duygusal olarak kendini regüle edebilen ebeveynlerdir. Sağlıklı iletişimde çocuğun kendini açabilmesi ancak böyle mümkün olur.

Söz gelimi kitabında Kristin Neff’in dediği gibi: kabinde hava basıncı düştüğünde oksijen maskesini anne baba önce kendine takmalı ki çocuğuna yardımcı olabilsin. Çocuğunuzun ihtiyaçlarına kulak verebilmeniz için özellikle bu zor günlerde kendinizle iletişim kurmayı ihmal etmemenizi ve çocuğunuza kulak vermenizi dileriz.






Merhaba
Soru ya da önerilerinizi yazabilirsiniz.
kapat